19 Nisan 2025 04:19

Gençlik, Mart gösterilerinin deneyimiyle 1 Mayıs’a gidiyor

Marttan çıkan gençlik, bu deneyimi 1 Mayıs'a taşıyacak. Erdoğan yönetiminin “genç Türkiye”yi her fırsatta “ucuz iş gücü” imasıyla kullandıklarını düşünürsek gençlerin 1 Mayıs’taki yeri oldukça önemli.

Gençlik, Mart gösterilerinin deneyimiyle 1 Mayıs’a gidiyor

Fotoğraf: Nisa Sude Demirel/Evrensel

Sinancem Alikoç


İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptali ve 19 Mart günü gözaltına alınması ile başlayan eylemler, uzun süredir yurt genelinde görülmemiş yaygınlıkta protestolara sahne oldu. Her ne kadar tepkilerin başlangıç noktası İBB ve İmamoğlu’na operasyonlar olsa da 2025 Mart protestoları, toplumun geniş kesimlerinin saray yönetimi karşısındaki hoşnutsuzluklarını, itirazlarını ortaya koydukları gösterilere dönüştü. Geldiğimiz noktada bir dönüm noktasından geçtiğimiz söylenebilir. Erdoğan yönetimi ve müttefikleri toplumu ikna edememiştir, ama kitlelerin ortaya koyduğu talepler karşısında da henüz geri adım atmamıştır ve atacak gibi görünmemektir. CHP’nin de geri adım atacak yeri yoktur. İşçilerin, emekçilerin ve onların genç kuşaklarının acil ekonomik, siyasal talepleri için mücadelesi, Türkiye’de çok yönlü gelişmelerin yaşanmasına sebep olacaktır. Herhalde bu açıdan bakılınca önümüzdeki dönem yokuşların, inişlerin, zikzakların, dönemeçlerin bol olduğu bir mücadele dönemi bizi bekliyor demek abartı olmaz.

Eylemlerin ortak noktası: Erdoğan yönetiminin değişmesi

Mart gösterilerinin merkezine üniversite gençliğinin başlattığı eylemler oturmuştu. Saraçhane, Kızılay, Cumhuriyet meydanları gibi toplanma alanlarında yoğunluğu, birçok farklı alandan gelen gençler oluşturdu. Üniversite öğrencileri, başta merkezi kamu üniversiteleri olmak üzere, ama oldukça yaygın olarak boykotlar başlattılar. Bir hafta süren boykotlar neredeyse %100 katılımla gerçekleşti. Birçok üniversitede dersler/ sınavlar tamamen iptal oldu. Henüz boykot pankartlarının boyası kurumadan Türkiye’de hemen hemen bütün nitelikli liselerde,* öğretmenlerin sürgün edilmesine tepki eylemleri gerçekleşti.

Şunu söyleyebiliriz ki; saray yönetimine, Erdoğan hükümetine karşı hoşnutsuzluk ve onun istifası, ortak talep olarak öne çıkıyor. Öğrenciler, itiraz etkileri ekonomik ve siyasal uygulamaların sorumlusu olarak Erdoğan’ı ve hükümetini görüyor. İtirazları doğrudan ya da dolaylı olarak oraya yapıyor. Türkiye gençliğinin bu kapsamda mücadele etmesinin önünde engel olarak uzun süredir “seçimle değişecek” düşüncesi olduğunu da söylemeden geçmeyelim. Tabi bu düşüncede, pandemi yıllarından beri “ilk seçimde gidecekler”, “hadi, erken seçim” diye gençleri sabra davet eden CHP birinci derecede belirleyici idi. Gariptir ki; uzun süredir çağrısını yaptıkları “erken seçim”in somut olarak gündeme gelebilmesi bile, ancak yüzbinlerin meydanlara inmesiyle oldu.

Erdoğan yönetiminin değişmesi talebinin gösteri, protesto, boykotlardaki ve liselerdeki eylemlerde ortak olması bir ölçüde alandaki çeşitliliği de açıklar durumda. Aynı sınıfa mensup ama farklı görüşlerden olduklarını ifade eden gençler alanlarda kendi özgün talepleri ve ortaklaştıkları taleplerle buluşuyorlar. Burada bir parantez açmak yararlı olacak. Özellikle kent meydanlarındaki gösterilerde görülen, kendini “Türkçü”, “Milliyetçi” vb. tanımlayan gençlerin dövizleri, pankartları dikkat çekmişti. Zaman zaman abartılan, bazen de küçümsenen bu durum için çokça şey söylenebilir. Önemli nokta şu: Görünürdeki “şeyler” tam anlamıyla olgunlaşmış, kemikleşmiş bir gençlik kesimini tanımlayamaz. Kendini çeşitli etkilerle böyle tanımlayan gençlerin kısa mücadele deneyimleri ile birlikte nasıl değiştiği, bilincin kolektif olarak nasıl ilerlediği görülmektedir. Sonuçta bu dönemki gençlik mücadelesinin de V kayışı örgütlü hareket eden bölükleridir. Bu ifadede kastedilen sadece politik gençlik örgütleri değil, aynı zamanda yakın geçmişte kendi deneyimleri ile dövülmüş, güç biriktirmiş, örgütlenebilmiş kesimleridir. İÜ, ODTÜ, Boğaziçi gibi üniversitelerdeki durumun da ayırt edici özelliği budur.

Gösteriler gençlik mücadelesi için yeni olanaklar yarattı

Mart protestolarındaki durum henüz Erdoğan yönetimini yerinden edecek kitlesellikte değildi. Gençlik cephesi açısından da bu durum geçerlidir. Bazıları diyor ki; “Artık durmak yok, gençler her gün eylem yapacak ki daha da kalabalıklaşsın, kent merkezlerinde ortak büyük eylemler örgütleyelim.” Eylemlerin devam etmesi düşüncesi herkesin isteyeceği bir durum. Öte yandan isteklerin gerçekleşmesi, somut duruma göre belirlenmiş sistematik faaliyetle garanti altına alınabilir. Somut durumsa şu: Sistematik, kararlı çalışmaya dayanmayan “çağrılar bütününün” bugün sayıca zayıf, nitelik olarak yaratıcı olmayan gösteri/eylem biçimlerine sıkışmasıdır. Dolayısıyla üstteki değerlendirme iyi niyetli, ama talihsiz çağrılardan ibarettir.

Saray yönetiminin hamlesine karşı kitlesel bir mücadele verilmiş, gençlik kitlesel gösteriler ile bu keskin virajı alabilmiştir. Şimdi -özellikle üniversitelerde- gençlik mücadelesi güç biriktirmeye yoğunlaşmalıdır. Mücadelenin zikzaklarla devam edeceği düşünülürse yeni virajlar için daha hazırlıklı daha örgütlü olmak gerektiği açık. Halen devam eden fakülte toplantı ve forumları, açık dersler, imza kampanyaları, liselerdeki forumlar bu örgütlenmenin aracıdır. Ayrıca mart protestolarının gençlik açısından yeni olanaklar yarattığı da görülüyor. İki temel şeyi söyleyelim.

Birincisi, öğrenci gençlik açısından birleşmenin olanakları artmıştır. Birleşmeden anladığımız, kent merkezlerinde her üniversiteden belirli sayıda gencin toplanması değil, aksine kendi fakültesinden, sınıfından öğrencilerin artık beraber toplantı, forum, eylem örgütlemesidir. Liselerde hemen hemen bütün eylemlerin aynı anda başlaması bunun örneğidir. Bu eylemler örgütlenirken liseliler, kendi okullarında dönem fark etmeksizin birbirini ikna etmek için çabalamışlardır. İkincisi, “Genel Grev, Genel Direniş” sloganı uzun süredir görülmemiş düzeyde gençler arasında karşılık bulmuştur. Sadece eylem alanlarında atılan bir sloganının ötesinde, ders boykotları ile hayatı durdurmayı hedefleyen gençler, ellerindeki gücün yeterli olmadığı, esasen üretimden gelen gücün gerektiğini pratik olarak görmüşlerdir. Öğrenci gençliğin gösteriler sırasında işçilere yaptığı genel grev çağrısının dayanağı da bu görüştür. Mücadeleye atılan gençlerin gözü, artık işçilerin mücadelesini ve hareketini daha çok izleyecektir. Kendi talepleriyle mücadeleye çıkan öğrenci gençlerin, işçi sınıfının mücadelesine bağlanma eğilimi son derece olumludur.

Deneyimler, olanaklar ve 1 Mayıs

İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Dayanışma ve Mücadele Günü 1 Mayıs, sınıfların güçlerini karşılıklı sınadığı bir gün olarak tarif edilir. Mücadelenin, hareketliliğin yüksek olduğu dönemlerde 1 Mayıs’lar daha kalabalık geçer. Egemen sınıfa ve onların hükümetlerine mesaj güçlü verilmiş olur. Bu nedenle gençlerin de hem kazandığı deneyimlerle hem de yeni olanaklardan yararlanarak ve onları güçlendirerek 1 Mayıs meydanlarını doldurması beklenir. Ayrıca, gençlerin kendi taleplerini haykırabilecekleri, güçlerini gösterebilecekleri sınırlı sayıda alanlardan biri 1 Mayıs alanları olmuştur. Bu olanak burjuvazinin “özel günlerinde” pek tanınmaz…

Mart gösterilerinden önce de gençlerin ne kadar çok acil ekonomik-siyasal talebi olduğu biliniyor. Üniversitelerdeki “tek adamların” uygulamaları, barınma sorunu, yurtlardaki yetersizlik ve yüksek ücretler, bir öğün yemeğin bile kriz haline gelmesi, kadınlara yönelik şiddet ve bunun önünü açan yasal düzenlemeler gibi sayısız sorundan bahsedebiliriz. Nitekim gençlik mücadelesi, 19 Mart’a kadar biriktirerek gelmiştir. Boğaziçi Üniversitesi ve ODTÜ’deki atanmış rektörlere karşı eylemler, insanca barınma talebiyle gerçekleşen gösteriler, KYK yurdunda asansör faciasında hayatını kaybeden Zeren Ertaş için yurt genelinde yapılan eylemler, Ayşenur Halil ve İkbal Uzuner cinayetleri karşısında genç kadınların gerçekleştirdiği protestolar sadece öne çıkan örnekler. Edinilen deneyimler ve yeni olanakları dayanak yapmanın yanı sıra defalarca kitlesel gösterilerle öne çıkan taleplerin etrafında örgütlenmek için de 1 Mayıs son derece önemli. ODTÜ öğrencilerinin onlarca topluluk, temsilci imzasıyla çağırdıkları 1 Mayıs forumu bu açıdan olumlu bir örnek. Her ne kadar kitlesel mücadele örneklerini öğrenci gençlerden verebiliyor olsak da işçi gençler arasındaki tepkiler, itirazlar, hoşnutsuzlukları Evrensel gazetesinden okuma şansına erişiyoruz. 1 Mayıs alanlarına pek tabi olarak genç işçilerin örgütlü katılması son derece önemli. Özellikle Erdoğan yönetiminin temsilcilerinin “genç Türkiye” vurgusunu her fırsatta “sermaye için ucuz iş gücü” imasıyla kullandıklarını düşünürsek. OSTİM’de çırakların geçen sene olduğu gibi ayrı bir kortejle meydana çıkmaya hazırlanması bu bakımdan önemli.

Gençlik, son mücadele deneyimlerinden aldığı güçle, mücadelenin yarattığı yeni olanakları da değerlendirerek 1 Mayıs’a hazırlanacak. Kendi kuvvetini gösterecek ve bu süreci örgütlenmenin aracı haline getirecek. Bunu ne kadar iyi yaparsa önümüzdeki dönem herkes açısından o kadar avantajlı olur.

*MEB’in daha yüksek kalite ve başarı seviyelerini hedefleyen okullar olarak dizayn etmeye çalıştığı liseler.

Evrensel'i Takip Et